Kayıtlar

Temmuz, 2023 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

"İÇİMDEKİ MÜZİK" ROMAN İNCELEMESİ

Resim
       İlk Gençlik Romanı ya da Çocuk Romanı olarak kategorize edilen "İçimdeki Müzik" adlı kitap, Sharon M. Draper tarafından kaleme alınmıştır. 256 sayfalık uzunca bir kitap olmasına karşın hızlıca okuyup ciddi anlamda beni heyecanlandıran nadir romanlardan bir tanesi olduğu için size bu romandan bahsetmek istedim. İlk söyleyeceğim şey şu ki bu kitap en çok da yetişkinlerin okuması gereken bir kitap. Çocukların dünyalarını onun gözünden görebilmemiz için bu kitabı okumamız gerekli diye düşünüyorum. "Özel çocuklar" olarak adlandırdığımız o çocukların bu "özel" olma durumunda neler yaşadığını da üstüne basa basa, gözümüze soka soka gösteriyor olması beni en çok etkileyen özelliği oldu diyebilirim.      Kitabın ana fikri, bedensel ve konuşma engeli olan küçük bir kızın günlük yaşantısında karşılaştığı zorluklara rağmen ne kadar yetenekli olduğunu ve aslında engelli bireylerin de en az diğer insanlar kadar başarılı olabileceğidir. Çünkü başarının engelle...

AY, CARMELA!

Resim
  İspanyol tiyatro yazarı Jose Sanchis Sinisterra'nın önemli oyunlarından biridir Ay, Carmela! Oyun, İspanya'daki Cumhuriyetçiler ve Milliyetçiler arasında geçen iç savaş dönemini işler. Oyunun 2020-2021 sezonu İstanbul Şehir Tiyatroları'nın sahnelemesini izledim ve bunun üzerinden yaptığım değerlendirmeleri ele aldım. Oyun Naşit Özcan tarafından sahnelenmiş. Bana soracak olursanız sahnedeki her dekorun oyuna hizmet etmesi gerekir. Fazlalık hem oyuncuyu hem seyirciyi hem de oyunu yorar. Bu açıdan bakıldığında Ay Carmela'nın rejisi ne eksikti ne fazla. Dekorun özlüğü ve ihtişamı, oyuna fazlasıyla hizmet ediyor oluşu zaten seyirciyi oyunda tutmaya yetiyordu başlı başına. Bir oyunda oyuncunun başarısı kadar önemli bir şey varsa o da sahneleme tekniği yani rejidir. Beni oyunun konusundan ve oyuncuların başarısından çok reji etkiledi. Işıklar, dekor, müzikler ve kullanılan flashback tekniği oyunu yüceltmekteydi. Oyunda Carmela karakterine hayat veren Ada Alize Ertem'in s...

"MIDSOMMAR" FİLMİNİN GÖSTERGEBİLİMSEL ANALİZİ

Resim
  Filmin Künyesi: Yönetmen-Senarist: Ari Aster Türkçe Adı: Ritüel Türü: Folk-horror Süresi: 2 sa 27 dk Vizyon Tarihi: 26 Temmuz 2019 Oyuncular: Florence Pugh, Jack Reynor, Will Poulter Midsommar Hakkında: Midsommar, kız arkadaşı Dani'den bir türlü ayrılamayan Christian ve ona fazlasıyla bağlı olan, istenmediğini bildiği halde ilişkiyi devam ettiren, ailesini acı bir şekilde kaybetmiş olan Dani'nin etrafında gelişiyor. Bu ikilinin ilişkisine dair olaylardan ziyade film, ritüellerin ekseni etrafında şekillenen bir hal alıyor. Filmde Neler Oluyor? Dani ve Christian, İsveç'te gerçekleştirilecek olan Midsommar Festivali için üniversite arkadaşları ile birlikte Amerika'dan yola çıkıyorlar. İlişkileri neredeyse bitmekte olan Dani ve Christian aynı zamanda bu yolculuğu, kendileri için son bir şans olarak görüyorlar. İsveç'e ayak basan grup, ritüelin gerçekleştirileceği köye ulaştıklarında bölgeyi oldukça beğenirler. Ritüelin gerçekleşeceği ana kadar yaşanan bazı olaylar onl...

ADİL İNSAN KİMDİR?

Resim
  Soğuk ve fırtınalı bir kış gecesiydi. Hızlı adımlarla evime doğru ilerliyordum. Tam on kilometrelik yolu karlara bata çıka gitmeye mahkumdum. Geç saatlere kadar çalışıyor, eve bir günlük yemek alacak kadar parayı ancak kazanıyordum. Bilirsiniz, eğer çocuklarınız varsa dünyanın en fedakâr babası olmak zorundasınızdır. Kabanımı kızıma, ayakkabılarımı oğluma verdiğim için üşüyor ama aldırmıyordum. Sokak lambalarının aydınlattığı caddenin başında bir gölge fark ettim, yere yığıldı yığılacak. Adımlarımı hızlandırdım. Soğuktan ciğerlerinin buz tuttuğuna şahitlik edebileceğim bir adam buldum karşımda. Kim olduğunu, burada ne yaptığını sordum fakat nefesini sese dönüştürerek ziyan edemeyecek kadar bitkindi. Yaşlı ve zayıftı. Bense ona nazaran daha genç ve yapılıydım. Hiç düşünmeden sırtıma aldım yaşlı adamı. Eve ulaşmama yaklaşık iki üç kilometre daha vardı. Karlara bata çıka, düşe kalka geldim eve ve çaldım kapıyı.        Karım sobayı yeni yakmıştı. Belli...

NEDEN AHLAKİ DAVRANALIM?

Resim
Ben bu sorunun cevabını bir zıtlık kurarak vermenin farklı ama oldukça mantıklı bir yaklaşım olduğunu düşünüyorum ve ilk sorumu sorarak başlıyorum: Neden ahlaki davranmayalım ki? Evet, sanırım bana sorulan bu soruya ilk cevabım bu olacaktır.      Etik hakkında yaptığım okuma sürecim boyunca beni fazlasıyla etkileyen, yüreğime adeta hançer gibi saplanan bazı konular vardı. Bu nedenle özellikle bu konulardan ilerlemek istiyorum soruyu cevaplarken. Bunlardan ilki, insanın bir edimi olan çıkarların eşit gözetilmesi ilkesi. Bu ilke aslında doğrudan bize ‘etik’ olanın tanımını verir nitelikte. Bu ilkeye göre ağır bir yaralı ile hafif yaralı iki insan aynı anda aynı yerde bir kaza geçirmişseler ve benim elimde iki doz ağrı kesici varsa, haklarda eşitlik bakımından her ikisine de birer tane yapmam gerekecek. Fakat böyle bir durumda da elimizde tamamen ağrısı geçmiş bir tane, ağrısı ağır bir tane hasta olacak.   Oysa etik, duruma bu şekilde yaklaşmaz. Ağır yaralı ol...

RÖNESANS DÖNEMİ DÜNYA TİYATROSU

Resim
Rönesans tiyatrosu, bütün dünyada tiyatronun geliştiği ve hareketlendiği bir döneme işaret eder. Her ülkede farklı değişikliklerin yaşanması, bu ülkeleri ayrı ayrı ele almayı da zorunlu kılar. Her ülkede tiyatro yazarları alana yenilik getirmek için farklı fikirler ve çalışmalar ortaya koymuşlardır. Ben de bu alanda bildiğim dönemsel etkileri aşağıda size sıralıyor olacağım.  FRANSIZ TİYATROSU            Fransa’da ilk önemli tiyatro hareketleri Kardinal Richelieu ve 14. Louis zamanında başladı. Oyun ve kumpanyalar önceden ve uzun zamandır Confrerie de la Passion’un tekelindeydi. 14. Louis ve Richelieu arasındaki rekabet bu tekelinde olma durumuna son verdi. Fakat 14. Louis tahta çıktığında henüz çok küçük olduğundan asıl güç başkan Kardinal Mazarin’ deydi.  Mazarin, Hotel de Bourgogne ’da oynayan topluluğu himaye ederken Richelieu, Teatre du Marais’de oynayan bir kumpanya oluşturdu.  Mazarin, Venedik’ten sahne tasarımcısı Torelli’yi get...

GÖSTERİM ELEŞTİRİSİ: "TİYATRO ÖLDÜ" MÜ?

Resim
İlk kez 2011 yılında İstanbul Tiyatro Festivali Kapsamında sahnelenen “Tiyatro Öldü” Şamil Yılmaz ve Beliz Güçbilmez’in oyuncularla birlikte sahne üzerinde yaptıkları çeşitli çalışmalar sonucunda ortaya çıkardığı bir tiyatro çalışmasıdır. Yönetmenliğini Mahir Günşiray üstlenirken sahne tasarımı noktasında Claude Leon üstün başarısını Tiyatro Öldü ile  göstermiştir. Oyuncu kadrosunda Mahir Günşiray, Ayşe Lebriz Berkem, Cem Baza, Özlem Ünaldı, Hülya Aydın ve Gökhan Ünal yer almaktadır. Beliz Güçbilmez ve Şamil Yılmaz’ın sahne üzerinde yapılan çalışmalar sonucunda ortaya çıkardıkları metin, Beliz Güçbilmez’in ironi ve dram sanatı anlayışı ile metadrama (Dramatik Üst-Kurmaca) çalışmalarının bir göstergesi niteliği taşımaktadır. Kurmacanın içerisinde yer alan kurmaca ve kurulan şeyin bir oyun olduğunun bilincini alımlayıcıya açıkça gösterme olarak tanımlanabilecek olan Metadrama, tiyatro izlemeye gelenlerin burada olup bitenlerin oyun olduğu bilincinde kalarak izlemesini sağlamaktadır. ...

SAVAŞ SONRASI SANATIN DÖNÜŞÜMÜ "POP ART"

Resim
  Pop Art, 1950’lerde soyut ekspresyonizme tepki olarak Amerika’da ve İngiltere’de ortaya çıkmıştır. Bu zamanlarda genç sanatçılar tarafından bir tepki halinde yayılsa da 1960’lı yıllara gelindiğinde Pop Art, bir akım olarak benimsenmiştir. Po Art sanatçılarının, hazıryapım nesneleriyle bilinen Marcel Duchamp’ın etkisinde dönemin şartlarına koşut bir biçimde sanat eseri ortaya çıkardıkları söylenir.  En genel anlamda, temelinde tüketim toplumu ve bunun etkisi olduğu söylenebilir. İroni ve parodilere yer verir. Anlaşılması zor eserler vermezler, oldukça yüzeyseldirler. Pop Art akımının üç sanatçısı: 1-       1-  Andy Warhol   “Sanatçı, insanların ihtiyacı olmayan şeyleri üreten kimsedir.” – Andy Warhol Pop Art akımının öncüsüdür. Sanat eserlerinde seri üretim nesnelerini kullanır. Campbell’in Çorba Konserveleri, Andy Warhol’un 1962 yılında yaptığı bir eseridir. En çok da bu eseriyle tanınır.  Campbell’in Çorba Konserveleri, 1962, Andy Warho...

DÜNYANIN AYNASI: TİYATRO

         Küçük Bir Denemecik :)  Şu günlerde herkesin ağzında dolanır durur bu konuyla ilgili eleştiri ve yorumlar: ''Tiyatro mu daha güzeldir, sinema mı ?'' ''Sinema mı daha etkilidir, tiyatro mu?'' Ben tercihimi tiyatrodan yana kullanırım her zaman. Bunda bir tiyatro öğrencisi olmamın etkisi büyük olsa da objektif açıdan da açıklanabilirliği yüksektir.   Sinemanın öncüsü, yol göstericisi olan tiyatro insanların eski çağlardan beri davranışlarını, olayları tekrar görmek merakı ve taklit etmelerinden doğmuştur. Yani denebilir ki tiyatro ilk çağlarda bile insanın önemli bir ihtiyacı konumundadır. Sinema ise teknolojinin gelişmesiyle ortaya çıkan, tiyatrodan yardım alan bir sanat dalıdır. Bu durumda sinemanın etkili oluşu konusundaki iddialar kuşku taşır.   Tiyatroda önemli olan, oyuncuyu harekete geçiren devinimidir ve sonucunda ''an'' ortaya çıkar. Seyirciyi etkileyen, oyunu oyun yapan, etkin kılan bu anlardır. Sinemada ''an...